Gündem

Artan Şiddette, Sağlıkta Şiddet

Geçmişten günümüze önemli bir sorun olarak değerlendirilen şiddet olgusu, sağlık kurumları içinde dikkate alınması gereken ciddi bir halk sağlığı problemi olarak ele alınmaktadır. Sağlık kurumları içerisinde kamusal bir alanda sağlık çalışanlarına yönelik gerçekleştirilen şiddet mesleki bir tehlike haline gelmiştir. Diğer meslek gruplarına nazaran en çok sağlık çalışanlarına yönelik gerçekleştirilmekte olan şiddet, sağlık çalışanlarının şiddete uğrama bakımından daha riskli bir konumda yer almasına da neden olmaktadır. Hatta sağlık çalışanlarının diğer sektör çalışanlarına göre şiddete maruz kalma açısından 16 kat daha riskli olduğu belirtilmektedir. Dolayısıyla sağlık çalışanlarıyla birlikte anılma sıklığı gittikçe artan şiddet kavramı üzerinde ciddiyetle durulması gerekmektedir.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) dünya çapında ölüm, sakatlık, hastalık veya diğer sağlık ve sosyal sorunlara yol açan şiddeti; “kişinin kendisine, başka bir bireye, bir gruba ya da topluma yönelik olarak ölüm, yaralama, psikolojik zarar, gelişim bozukluğu ya da yoksun bırakma ile sonuçlanan ya da sonuçlanma olasılığı yüksek, kasıtlı fiziksel güç ya da baskı kullanımının gerçekleştirilmesi ya da tehdidi.” olarak tanımlamıştır. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından yapılan bu tanım, şiddetin tanımlanmasında esas alınmaktadır.

Toplumun her noktasında ve işyerlerinde yaygın olarak görülen, iş yaşamını tehdit eden bir unsur olarak karşımıza çıkan şiddet olgusu, özellikle fonksiyonel açıdan pek çok çalışan grubunu içinde barından sağlık kurumları için risk oluşturmaktadır.

Şiddetin diğer işyerlerine kıyasla en çok sağlık kurumlarında meydana geldiği gerçeğinden yola çıkarak, sağlık kurumlarında şiddeti “hasta, hasta yakınları veya herhangi bir bireyden gelen, sağlık çalışanı için risk teşkil eden, tehdit, fiziksel ve cinsel saldırıdan oluşan bir durum” olarak tanımlanmak mümkündür.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO)’ya göre boyutu, yeri, hizmetin türü her ne olursa olsun sağlık bakım hizmetinin verildiği her türlü sağlık kurumu, her tür hastane, klinik, toplum sağlığı merkezleri, rehabilitasyon merkezleri, uzun dönem bakım merkezleri, aile hekimlerinin büroları, bağımsız sağlık hizmeti sunan uzmanların hizmet verdikleri mekanlar ile sağlık kurumunun dışında verilen ambulans hizmetleri, evde bakım hizmetleri gibi hizmetlerin verildiği yerler sağlık işyeri kapsamında değerlendirilmektedir. Ortada bir şiddet varsa elbette şiddeti doğuran nedenler bulunmakta ve bu nedenler üzerinde önemle durulması gerekmektedir.

Sağlık çalışanlarına yönelik gerçekleştirilen şiddetin ise sağlık kurumlarında verilen sağlık hizmetlerinin doğasından kaynaklanabileceği düşünülmektedir. Öyle ki sağlık sektöründe 24 saat kesintisiz hizmet verilmesi, hizmete ne zaman ihtiyaç duyulacağının belirsizliği, anlık müdahale gerektirmesi, hasta yoğunluğunun fazlalığı, sağlık kurumlarına başvuran bireylerin kaygılı olması ve bilgi asimetrisinin varlığı gibi nedenler sağlık kurumlarında şiddeti doğurabilecek gergin ortamların oluşmasına neden olmaktadır.

Sağlık çalışanlarının psikolojik problemi olan bireylerle iletişim kurması, vardiya halinde veya tek başına çalışıyor olması, hizmet verilen ortamın stres düzeyinin yüksek olması, hizmet verilen kurumda çevresel ortamın kötü olması, şiddetle baş etme noktasında eğitim ve deneyim noksanlığı gibi nedenler de sağlık kurumlarında şiddete yol açabilmektedir. Ayrıca hasta ve yakınlarının, kendilerinin/yakınlarının durumlarının daha acil olduğunu düşünerek öncelik beklemesi, muayene ve tetkik işlemlerinin uzun sürmesi, sağlık kurumundaki işleyişin adil olmadığına yönelik şüphelerinin varlığı da şiddeti doğuran nedenler arasında yer alabilmektedir.

“Sağlıkta şiddet en çok polikliniklerde…”

Şiddetin hangi sağlık personeline yönelik gerçekleştirildiğine yönelik yapılan sınıflandırmada doktorların ilk sırada yer aldığı görülmektedir. Sağlık kurumlarında gerçekleştirilen şiddetin en çok polikliniklerde meydana geldiği, poliklinikleri acil servislerin takip ettiği görülmüştür.

Sağlık kurumlarında meydana gelen şiddetin hem bireysel, hem kurumsal hem de toplumsal düzeyde maliyetleri bulunmaktadır. Sağlık personeline yönelik olarak çoğunlukla sözel şiddetin gerçekleştirildiği gerçeği de göz önünde bulundurulduğunda şiddetin sağlık personeli üzerinde fiziksel olarak olmasa bile psikolojik olarak uzun vadede etkileri söz konusu olmaktadır. Moral ve motivasyon kaybı, memnuniyetsizlik, iş tatminsizliği, anksiyete, öfke, huzursuzluk, uzun süreli baş ağrıları, depresyon, alkol ve sigara kullanımı şeklinde görülebilecek bağımlılık davranışları ile işten ayrılma niyeti, mesleğe duyulan saygının azalması görülebilecek etkilerdendir. Bu tür etkiler özellikle hasta bakımı ve kalitesini de olumsuz yönde etkilemektedir.

“Sağlıkta şiddeti önlemede proaktif bir yaklaşımın benimsenmeli”

Sonuç olarak şiddetle mücadelede sağlık kurumu yöneticilerinin, sağlık kurumunda yer alan tüm çalışanların, hastaların, hasta yakınlarının, yasa koyucuların, görsel ve yazılı medyanın üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmesi beklenmekte, sağlıkta şiddeti önlemede proaktif bir yaklaşımın benimsenmesi önem arz etmektedir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu